CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İçişleri Bakanlığı önündeki bombalı saldırıyla ilgili “Olayın failleri kadar bu hainlerin nasıl olup da başkentimizin en korunaklı bölgesine girebildiklerinin araştırılması, buna göz yumanların veya bunun farkına varmayan sorumluların derhal ortaya çıkarılmasını bekliyoruz. Sarayın sıkıştığında iki seçim arasında, terör kartına nasıl sarıldığı, seçmeni, güvenlik ile özgürlük arasında, canı ile malı arasında tercih yapmaya nasıl zorladığı hâlâ milletimizin hafızalarındadır” dedi.
Öztrak Yargıtay’ın Gezi protestoları kararına ilişkin ise “Şimdi de Yargıtay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını görmezden gelerek hain FETÖ’nün dinlemelerini, tatil tarihlerini, çekilmemiş belgeselleri ve hatta tiyatro oyunlarını kanıt sayan bir dosyayı, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını da eğip bükerek, eleştirerek onayladı. Bir hukuk katliamına ortak oldu. Vatandaşın protesto hakkı ile hükümete karşı suç arasındaki çizgi, bir delilin varlığıdır. Yargıtay’ın verdiği bu karardan sonra, hükümete karşı her protestonun, delil aranmadan hükümete karşı suç sayılmasının önünü açılmıştır. Bu kararlar, ülkemizin bir hukuk devleti olduğu konusunda, içeride ve dışarıda ciddi endişelere neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. ANKA’nın haberine göre Öztrak, şunları söyledi:
SARAYIN SIKIŞTIĞINDA İKİ SEÇİM ARASINDA, TERÖR KARTINA NASIL SARILDIĞI HÂLÂ MİLLETİMİZİN HAFIZALARINDADIR: Teröre karşı hep beraber dimdik durmamız gerekirken Cumhur İttifakı’nın işbirlikçileri olan, Ebabil’inden Pelikan’ına çeşitli operasyoncuların bu mesele üzerinden didişmelerini, kavgalarını da ibretle izliyoruz. Bu ülkede dezenformasyonun kralının kimler tarafından yapıldığını da görüyoruz. Umarız Cumhur İttifakı içindeki bu kavga, devlet kurumlarının işleyişine yansımamıştır, yansımıyordur. Yerel yönetim seçimlerine altı ay kala meydana gelen bu hain saldırıyı, çok ciddiye alıyoruz. Olayın failleri kadar bu hainlerin nasıl olup da başkentimizin en korunaklı bölgesine girebildiklerinin araştırılması, buna göz yumanların veya bunun farkına varmayan sorumluların derhal ortaya çıkarılmasını bekliyoruz. Sarayın sıkıştığında iki seçim arasında, terör kartına nasıl sarıldığı, seçmeni, güvenlik ile özgürlük arasında, canı ile malı arasında tercih yapmaya nasıl zorladığı hâlâ milletimizin hafızalarındadır. O nedenle bu saldırının bir an evvel, bütün yönleriyle aydınlatılmasını bekliyoruz.
KENDİLERİNE HAİN FETÖ’DEN MİRAS KALAN DOSYALARI, GEZİ’Yİ KARALAMAK İÇİN PERVASIZCA KULLANIYORLAR: ‘Aklı öldürürseniz ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığınız gün, adalet ölür. Adaleti öldürdüğünüz gün, devlet de ölür.’ Fatih Sultan Mehmet, adaletin mülkün, yani devletin temel direği olduğunu bu sözlerle anlatmış. Devlet yönetiminde doğru iliklenecek ilk düğme, adalet düğmesidir. 2014 seçimlerinde, Erdoğan’ın ağzından ‘Alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ sözleri çıktığından beri, devlet yönetiminde bir çürüme başladı. Akıl, izan ve ahlak unutuldu, adalet yerle bir oldu, ülke de millet de gün yüzü görmedi. Devletin kılcal damarlarına kadar soktuğu, ortaklık yaptığı, ne istediyse verdiği, darbeye teşebbüs edecek duruma gelene kadar seyrettiği, hain FETÖ’nün rahle-i tedrisinde kumpas yapmayı öğrenen saray, yargıyı kendisi gibi düşünmeyenlere doğrultacağı bir silah olarak kullanıyor. Hain FETÖ bavul bavul sahte delil üretirdi, saray rejimi gemi azıya aldı, sonradan çıkma boynuz kulağı geçti, insanların hayatlarını karartmak için artık delile bile ihtiyaç duymuyorlar bunlar. Kendilerine hain FETÖ’den miras kalan dosyaları, Gezi’yi karalamak için pervasızca kullanıyorlar. Gezi eylemlerinde hayatını kaybeden gençlere terörist yaftası yapıştırdılar. Yetmedi, ailelerini meydanlarda yuhalattılar. Yetmedi, ölen çocukların ailelerine davalar açtılar. Yetmedi, havuz kanallarında akla hayale gelmeyecek, saçma sapan komplo teorilerini millete gerçekmiş anlattılar. Yetmedi, ders kitaplarında Gezi’yi karalamaya kalktılar; kendi kafalarına göre yazdıkları tarihi, çocuklarımıza ders diye okuttular. Sonunda özgürlüğü haykıranlara; yeşili, doğayı, parkı savunanlara; Gezi Parkı sivil direnişine katılanlara; ortada bir delil olmadığı halde ağırlaştırılmış müebbete varan cezalar verdiler.
VATANDAŞIN PROTESTO HAKKI İLE HÜKÜMETE KARŞI SUÇ ARASINDAKİ ÇİZGİ, BİR DELİLİN VARLIĞIDIR: Şimdi de Yargıtay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını görmezden gelerek hain FETÖ’nün dinlemelerini, tatil tarihlerini, çekilmemiş belgeselleri ve hatta tiyatro oyunlarını kanıt sayan bir dosyayı, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını da eğip bükerek, eleştirerek onayladı. Bir hukuk katliamına ortak oldu. Vatandaşın protesto hakkı ile hükümete karşı suç arasındaki çizgi, bir delilin varlığıdır. Yargıtay’ın verdiği bu karardan sonra, hükümete karşı her protestonun, delil aranmadan hükümete karşı suç sayılmasının önünü açılmıştır. Bu kararlar, ülkemizin bir hukuk devleti olduğu konusunda, içeride ve dışarıda ciddi endişelere neden olmaktadır. Yatırımcılar da bu ülkede malının, canının güvende olup olmadığı konusunda soru işaretleri duymaktadır. Güvensizlik, ülkemizden temiz parayı, yatırımı, yatırımcıyı kaçırmaktadır. Kara paraya, mafya ve uyuşturucu parasına ülkemize muhtaç etmektedir. Bugün Türkiye, Küresel Organize Suç Endeksi’nde 193 ülke arasında ilk 14’teyse; Türkiye, Güney Amerika kaynaklı kokain ticaretinde küresel transit merkezlerinden biri olma yolunda ilerliyorsa; Türkiye’deki organ ticareti, insan ticareti ve silah kaçakçılığı konusunda bu değerlendirmede önemli tespitler yer alıyorsa bunun üzerinde dikkatle durmalıyız. Tüm bunlar olurken, hükümet yine işin ucuzuna kaçmaktadır. Neden olduğu çürümeye aldırmadan Varlık Barışı ile bu çürümeye çanak tutmaktadır.
SARAYIN PUDRACI GENÇLERİ, ÇAKARLI ARABALARLA LASTİK YAKMA VİDEOLARI PAYLAŞIYOR: Asgari ücretli bir aile, bugün evladını üniversitede okutabilir mi? Kaç parlak gencimizin ailesi, çocukları hele de başka şehirde okursa masrafını karşılayabilir? Kiraya yetişilmiyor, yol parasına, faturaya yetişilmiyor, mutfak masrafına yetişilmiyor. Bu ülkenin yetenekli gençleri, kıyıda köşede heba olup gidiyor. Geçtik evin dışında bir yemeği, üniversite kampüslerindeki karavana yemek ücretleri bile, bir yılda üçe katlanmış. Üniversite öğrencilerine burs veren vakıflara, verdikleri burs sayısının 10 katı kadar başvuru gelmiş. Türk Eğitim Vakfı’na gelen başvuru sayısı 100 bini aşmış. Öğrencilerin sadece gıdayla değil; kültürle, sanatla, sporla beslenmesi lazım. Ama gençlerin cebinde dışarıda arkadaşlarıyla bir çay içecek parası yok. Bunca emekle okusa bile, gençlerin insanca yaşamalarını sağlayacak bir iş bulup bulamayacağı da artık belli değil. Üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyon. Ama bunlar, bu milletin gençlerinin dertleri. Sarayın pudracı gençleri ise bugünlerde kaportasının her tarafına Erdoğan’ın ismi ve imzasını yazarak çakarlı arabalarla lastik yakma videoları paylaşıyor.
ANAYASA KONUSUNDA GİZLİ AJANDAMIZ YOK: Hakkı, hukuku, adaleti savunmak, her şeyden önce bir prensip meselesidir. Yasa tanımayacaksın, anayasa tanımayacaksın, milletten bir aldığın MTV’yi bir daha almaya kalkacaksın, anayasa mahkemesi de bunu onaylayacak. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri tanımayacaksın, milletin hayrına bir şey söylediğimizde, bizi yurt dışındaki ortaklarına şikayet edeceksin, hakkını arayana, ‘açım, açıktayım’ diyene ters kelepçe vuracaksın… Sonra da sıkışınca, artık mutat olduğu üzere ‘Gelin, birlikte anayasa yapalım, herkes katkı sunsun’ diyeceksin. Bu çağrıyı yapanların derdinin ne olduğu belli. Eğer samimiyseler, önce anayasaya, yasalara, AYM ve AİHM kararlarına uymaları lazım. Bizim anayasa konusunda başkaları gibi gizli ajandamız yok. Temel çerçevemiz, Millet İttifakı olarak hazırladığımız ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’nde mevcut.
SEÇİMLERİ KAYBEDECEĞİNİ ANLAYAN İKTİDARIN BİZİ BÖLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ: Biz, ‘Milletimiz, hizmetin en iyisine layıktır’ diyoruz. Milletimizi, habitat toplantısı kisvesi altında, tüyü bitmedik yetimin hakkıyla, parti örgütü ve milletvekillerini Amerika gezilerine götüren belediyecilik anlayışına teslim edemeyiz. Vatandaşlarımız, milletimiz hizmet beklerken, çocuklar açken, ipek kumaşa baskılı tablolara binlerce lira harcayan, saray tipi itibardan tasarruf olmaz diyen belediyecilik anlayışının eline hiç bırakamayız. Milletimizi, önceki CHP’li belediye başkanlarının dar gelirlilere konut yapılsın diye aldığı yerleri, imarını artırıp parselleyerek satan kupon arazicilerin insafına terk edemeyiz. Vatandaşa hizmeti, ekmek kuyruklarını gizlemek için ekmek büfelerini kaldıran vicdansızlara emanet edemeyiz. Halkımıza illallah ettiren, belediyeciliği keselerini doldurma yeri olarak gören, yapılmamış işleri yapılmış gibi göstererek milletin milyonlarına çökenlerin eline bırakamayız. Bu hükümetin bu karakuşi gidişine bir dur demek için yerel seçimlerde milletimizle birlikte büyük bir zafer kazanacağız. Seçimleri kaybedeceğini anlayan iktidarın bizi bölmesine, yüzde 30’la yüzde 100’ü yönetmesine izin vermeyeceğiz. Tüm büyükşehirleri kazanacağız. İl ve ilçe belde belediyeleri dahil ülkemizin her karışını, milletimizi rahat ettiren, feraha kavuşturan, sosyal demokrat belediyecilikle tanıştıracağız.”
Öztrak açıklamalarının ardından soruları yanıtladı. CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in, Grup Başkanlığı görevine fiili olarak devam etmeyeceği yönündeki açıklamasının anımsatılması üzerine Öztrak, “Özgür Bey grup başkanlığını fiilen bırakacağını açıklamış, kırmızı plakalı araca da veda ettiğini söylemiş. Hayırlı olsun” dedi. (HABER MERKEZİ)